30 Aralık 2015 Çarşamba

Lomography Üzerine

Lomography, genellikle bloglardan aşina olduğum, uzaktan uzağa beğenip de gidip bir türlü konuşamadığım bir kültürdü benim için. Ta ki B. ile tanışana dek. :) Fotograf makinaları koleksiyonu yapmak konusunda bir duayen olan kendisi, yakın zamanda orta format bir makina olan Diana F+ sahibi olmuştu ve filmli fotografçılığa uzak olduğumu bilmesine rağmen sırf beni suç ortağı yapmak için Lomo'yu o kadar ballandıra ballandıra anlatıyordu ki günün birinde bir Lomo siparişi verdiğime ilk başta inanmamıştı!

Evet, hiç hesapta yokken bir Lomo sahibi oluvermiştim ancak benimkisi orta format değil, 35mm standart filmlerle çalışan, 170 derece geniş açılı lense sahip bu Fisheye'dı. Dijital makinalarda ve sonrasında bilgisayarda fotograflar üzerinde harcadığım zamanlardan sonra böyle bir makina bana ilaç gibi gelecekti.

(hay canım benim!)

Bu makinayı seçmemdeki en belirleyici özellik hiç kuşkusuz geniş açılı lense sahip olmasıydı. SLR sahibiyken böyle bir lense sahip olmayı çok istemiştim ancak imkanlar el vermemişti. Durduğunuz yerden neredeyse kulaklarınızı bile (!) çekebiliyor olması banyodan çıkacak fotografın sanki kendi gözünüzün yansımasıymış gibi görünmesini sağlıyor, ayrıca büyük-küçük her tür objeyi eğip bükebildiği için de fotograflara apayrı bi şirinlik katıyordu. Ne netlemek, ne de pilini şarj etmek/değiştirmek gerekiyordu. Sadece göğüs hizanızdan canınızın istediği kareye karar verip tüy kadar hafif deklanşörüne basıyordunuz, hepsi bu. Üstelik tüy kadar da hafifti.

(O gün ilk kez buluşan yalnızca Lomolar değildi ;))

Gel zaman git zaman, sevgilim B., çektiğim fotograflardan fazlasıyla etkilenmiş olacak ki bu bahaneyle koleksiyonuna bir makina daha eklemesi gerektiğine karar verdi. Oysa ben, kameramla adeta bir bütün olmuştum; vizörle hiç muhatap olmadan çektiğim kareler birer sanat eserine dönüşürken, Instagram'da hakettikleri likelara pek ulaşamasalar da sevenlerimin beğenilerine mazhar oluyorlardı! Derken bir gün, yoldaşım mavi Fisheye'ıma bir arkadaşla çıkageldi! İyi ki de geldi. Artık aynı makinaları kullanıyor, makinalar arası sınıf ayrımlarını ortadan kaldırıyorduk. Orta format-35mm kavgası yerini 35mm filmlerin kardeşliğine bırakıyor, birbirinden güzel balık gözü efektli fotograflarımızı takas ediyorduk.

(tabii ki mavi daha güzel!)

Fisheye kameramla Ağustos ayından bu yana 3 makara film bitirdim, 4.'sü de içinde yarılanmış durumda. En sevdiğim yönlerinden birazcık bahsetmek istiyorum. Bir kere banyodan nasıl kareler çıkacağını asla bilemiyorsunuz; belki çok karanlık, belki çok aydınlık, belki yamuk, belki mükemmel, belki de hiç dikkat etmediğiniz, ancak fotografınızı daha da zenginleştiren detaylar. Ciddi anlamda teslimiyetçiliğe itiyor insanı bu kamera. Bütün iyimserliğinle bir poz çekmek, sonrasında onun umduğun gibi, hatta daha iyi çıkmasını beklemek bence Lomo'ya ruhunu veren özelliklerinden.

İlk filmim 100 ASA/ISO değerli, standart renkli bir filmdi ve deniz kenarı ya da aşırı güneşli havalar dışında pek kullanılmaması gereken bir film olduğunu çıkan baskılar sonucunda tecrübe ettim. Bu filmden sonra direkt olarak 400 ASA/ISO değerine sahip renkli filmlere geçtim ve istediğim o canlı tonlara kavuştum diyebilirim. Ancak 100 de olsa 400 de olsa Lomo günbatımından sonra flaşla da olsa pek bir şey vaadetmiyor, bunu da belirtmeliyim. Kendisi, güzel ve aydınlık havaların kamerası! Şansınızı arttırmak için 800'lük filmleri deneyebilirsiniz ancak sorumluluk kabul etmediğimi şimdiden belirtmek isterim. :)

Bu hoş hobinin maliyetine gelince; 2015 Aralık itibariyle 35mm'lik standart renkli bir filmin banyosu, 10x15cm'lık kağıtlara baskıları ve dvd'ye aktarımları 35TL tutuyor ve hazırlanması yaklaşık olarak 4-5 gün sürüyor. İsterseniz filmlerinizi kargoyla da gönderip teslim alabiliyorsunuz. Dükkan, Tünel meydanındayken enstrüman dükkanlarının olduğu sokaktan dümdüz aşağı indiğinizde, Galata Kulesi'ni gördüğünüz anda solunuzda kalan ilk sokakta sol tarafta bulunuyor. (Serdar-ı Ekrem Sokak No.5 Galata)

Beklediğimden uzun olan bu yazıyı sonlandırırken, son bir şey daha söylemek isterim. Insanın Lomo'yu gün geçtikçe daha alışkın ve severek kullanmasını sağlayan en önemli detaylardan biri de Galata'daki dükkanı ve son derece yardımsever çalışanları. Filmlerinizi banyoya vermek, içerideki Lomo modellerini incelemek, film ya da aksesuar satın almak ya da workshopları için sıkça uğrayacağınız o şirin dükkandaki çalışanların tavsiyeleri sayesinde Lomo dünyasındaki ufkunuz ciddi anlamda açılıyor diyebilirim.

Son derece sosyal medya hesapları:

Web: http://www.lomography.com.tr
Facebook: http://facebook.com/lgsistanbul/
Twitter: @trlomography @lgsistanbul
Instagram: @lomographyturkey

Lomography Fisheye ile çektiğim fotografları Instagram sayfamdan görebilirsiniz. :)

1 yorum:

Günün Notları dedi ki...

Kırmızı daha güzel!