Bu blogu, geçmiş tüm devam ettiremediğim bloglarımda olduğu gibi sana ithaf etmiştim. Şu anda bile, blogun girişinde bir şiirin alıntılı halde duruyor, buraya yolu düşenleri selamlıyor. Sana olan, idol seviyesindeki sevgimin ve saygımın bu akşamki gibi, hiç ummadığım ve haketmediğim bir biçimde bizzat tarafından yokedileceğini hiç düşünmemiştim Ferhan Şensoy.
Sevdiceğimin sürpriziyle, yılların ukdesini dolduruyor olmanın heyecanıyla Ses Tiyatrosu'na adımımızı attık bu akşam. Öyle ya, idolüm dediğim, bana göre Türk Tiyatrosu'nun en büyük isminin 2000 kereden fazla sahnelediği oyunu izleyecek, sonrasında da zamanında bir sahaftan zar zor bulduğum, "Kalemimin Sapını Gülle Donattım" adlı otobiyografik kitaplarının ilkini imzalatma şansına erişecek, ve bundan ne büyük şeref duyduğumu söyleyecektim sana.
Oyununu coşkuyla ve zevkle izledikten sonra sıra kitap kuyruğunda beklemeye geldiğinde ellerim heyecandan buz kesmişti. Sıra bana geldiğinde, kitabın sayfalarını şöyle bir karıştırdın, korsan olduğunu söyleyerek imzalamayı reddettin. Bir de üstüne, "korsan kitap imzalayacak kadar hıyar değilim" deyip onca insanın içinde beni yerin dibine soktun.
Oysa o kitap 2001'de basılmıştı, sana göre sayfalarının inceliği ve bandrolsüz olması yüzünden korsandı. Ancak ben o kitabın korsan olduğundan dahi habersizdim. Sana da o esnada dedim ya, kitabı sahafın birinden bulmuştum, oldukça eskiydi, bandrolünün olmamasını da tamamen buna bağladım. Bu saflığımın bedelini de, kitap kuyruğunda bekleyen onca insanın içinde idol olarak gördüğüm senden yediğim laflarla ödedim. Oysa o otuz saniyecik sürede derdimi anlatmaya çalıştım sana, sense kitap satış bölümünü işaret edip, "orada göstersinler size" deyip kestirip attın. Benimse artık, "anlıyorum, kusura bakmayın" demekten başka lafım yoktu sana karşı. Utancımla birlikte, sanırım bir daha ayak basmamak üzere terkettim Ses Tiyatrosu'nu. Sana göre, 62 Türk Lirası bedelle izlemeye geldiğim oyununa utanmadan korsan kitap getirip imzalatmaya tenezzül etmiştim. Çok yanıldın, keşke sadece yanılmakla kalsaydın...
Sayın Ferhan Şensoy, ben okumayı öğrendiğimden bu yana kitaplarla hep içli dışlı oldum. Birçok türde kitabı merakımdan okudum, kitabım olmadığında eve gazetelerden kuponla alınan ansiklopedileri okudum. Öğrencilik hayatım boyunca, gezmedim, giymedim, yemedim, içmedim ama kitap aldım desem yeridir. Korsan kitap asla ama asla almadım. Kitaplığımdaki yüzlerce kitaptan bir tanesinin korsan çıkma ihtimaline hayatımı ortaya koyabilecek kadar da eminim bundan.
İşin komik tarafı ne biliyor musun? Elimdeki Falınızda Rönesans Var adlı kitabın 1998 basımı, bandrolsüz ancak fevkalade kalın kağıtlı; Ferhantoloji ve Başkaldıran Kurşunkalem adlı kitaplarınsa bandrollü ve 2014-2015 arasında yeniden basılmış kitaplar. Oyunlarının DVD'ye kaydedilmiş setinin de bandrollüsü elimde mevcut. Bense gidip, farkında olmadan imzalatmaya senin korsan diye reddettiğin kitabı getirdim. Bunun tek sebebi de otobiyografik romanlarının ilki olmasıydı.
O sahnede, masanda otururken, onca insanın içinde bu kadar zalim olmak zorunda mıydın bana karşı? Korsan dediğin o kitabın, basılmadığını, stoklarda olmayıp hiçbir yerde bulanamadığını sen de gayet iyi biliyordun oysa ki. O anda, senin de dediğin gibi "varsayalım yokum" diyip ortadan puf! diye yokolmayı nasıl istediğimi tahayyül edemezsin inan.
Oysa sen benim ta çocukluğumdan bu yana en sevdiğim tiyatrocuydun. Varsayalım İsmail'i tvden yayınlandığı dönemde çocuk halimle evin tek televizyonunda izleyebilmek için ne uğraşlar verdiğimi bilemezsin. Şu anda veya yakın döneme kadar baskısı olmayan kitaplarını bulabilmek adına kaç sahafı dolandığımı, bulamadığımdaki hayalkırıklıklarını, bulduğumda param yetişmeyince üzüntülerimi bilemezsin. Siyasi görüşünü ve duruşunu, tiyatronu ayakta tutabilmek adına katlandığın zorlukları ne kadar takdir ettiğimi bilemezsin. Bunları bilmene gerek de yok zaten, senden bir hayranın olarak sadece adıma kitabını imzalamanı ve beni onurlandırmanı bekledim, ancak bunu bana çok gördün. İstiklal caddesine çıktığımda bir elimde sevdiğimin eli, diğer elimdeyse reddettiğin kitabın vardı. O kadar kötü parçaladın ki içimi, sinirden caddede bir köşeye fırlatıverdim kitabını.
İdolüm değilsin artık, kitaplarını okumak, oyunlarını izlemek için harcadığım zamanlara da paralara da yazıklar olsun. Biletix üzerinden hizmet bedelli sattığın biletlerinle sana piyango günler dilerim.
2 yorum:
Bir insanın zekasının kıvraklığı, sanatsal yetenekleri o insanın karakterinin mükemmel olmasını sağlamıyor maalesef. Çok acı bir deneyim yaşamışsınız. İnsan gözünde yere göğe koyamadığı bir sanatçı( ya da düz bir insan) tarafından haksız yere ve çirkince terslendiğinde fena yaralanır.
O yüzden kimseyi idolleştirmemeye çalışırım. O yüzden gözümde büyüyen sanatçıların özel hayatlarında nasıl insanlar olduklarını araştırırım daha da büyümeden. Genelde pek parlak şeyler çıkmaz karşıma. Ne tuhaf değil mi?
Ferhan Şensoy için de çok güzel şeyler düşünmüyorum. Belki ortalamanın üstünde bir zekası olabilir, ama agresiflikten ekmek yiyen bir adam olduğunu düşünüyorum. Sizi öyle terslemek yerine, bu kitabı nereden aldınız, diye söze başlayıp farklı yaklaşabilirdi. Prensip olarak korsan kitapları imzalamıyorum diyebilirdi mesela. Ya da bilet almış, imza sırasına girmiş bir izleyicisini kırmayıp, korsan da olsa kitabını imzalayabilirdi.
En son Ferhangi Şeyler'i Datça'da seyrettim. (2013). Ondan önce uzun yıllar önce bir kere daha görmüştüm. Ferhan Şensoy'u vaktinden önce yaşlanmış hatta çökmüş ve esprilerini de komik derecede çağın gerisinde kalmış buldum. Hiç dokunmamış metne. Seksenlerdeki metin. Bir zamanlar Demirel için yaptığı espriyi aynı haliyle şimdiki politikacılar için yapmış filan. Acınasıydı.
Yakın zamanda okuduğum bir Batman çizgi romanında Bruce Wayne, kendisi hakkında "asla idolünüzle tanışmayın, sonuç hiç umduğunuz şekilde çıkmayabilir." diyordu. Benimkisi de bana acı bir tecrübe olmuş oldu. Sanırım ilerde bir idolüm olursa hayatta olmaması ana kriterim olacak. :) Vakit ayırıp yorumladığınız için teşekkür ederim, benim için çok kıymetliydi.
Yorum Gönder