Yeni yılımızı bir günlük gecikmeyle de olsa Nevizade'deki Imroz Restoran'da kutladık. Sevdik biz burayı. Yine gideceğiz.
Hemen ertesi gün Istanbul Modern ziyareti ile yeni yılın müze ve sergi sezonunu kendimizce açmış bulunduk. Yol boyunca yaptığımız mini kartopu savaşları da cabası!
Doğum günü yemeğini Anadolu Hisarı'nda, birlikte ilk yemeğimizi yediğimiz için bizim için özel anlamı olan güzel bir yerde yedik. Çiçekler o akşamki masadan. ;)
Sonrasındaysa bizim için artık bir ritüel halini almaya başlayan, Kanlıca'da uzun bir çay faslına daldık, hatta çaya düştük! :)
Yılın ilk tiyatro oyununu 9 Ocak'ta Üsküdar'da izledim. Şehir Tiyatroları'nın sahnelediği Shakespeare oyunu "Kısasa Kısas"ı çok beğendiğimi söylemeliyim.
Aynı gün, hem sevdiceğimin kardeşi, hem de yakın arkadaşı ve eşi ile tanışıp güzel bir akşam yemeği yeme şansı buldum. Çok eğlendiğim bu buluşmanın daha nicelerinin gerçekleşmesini dilerim.
20 Ocak'ta, bu yazıda da bahsettiğim üzere, uzun yıllardır uzak durduğum ancak sevdicek sayesinde kayıtsız kalamayıp, yine de Lomo ile kendimi kıyısında tuttuğum analog fotografçılığa muhteşem (!) bir dönüş yaptım. Kendi dönüşüm yetmezmiş gibi buna bir de sevdiceğimi dahil ettim.
Bu ay içinde, aynı anda denk gelmeleri neredeyse imkansız olan, makina temizliği ve fiyat uygunluğu hiç beklemediğimiz bir anda, hem de iki kez karşımıza çıkınca hiç hesapta yokken birer Canon AV-1'e sahip olduk. :)
Canon Av-1, enstantane ayarını otomatik yapan, dilerseniz diyafram ayarını da otomatik yapabilen, 36 yıllık manuel bir makina. Diyafram ayarlarıyla oynarak enstantaneyi istediğiniz gibi eğip bükmenize izin vererek değişik renk tonlarında fotograflar yakalamanıza da olanak sağlıyor ayrıca. Ben fotograftaki 50mm'lik Canon lensi kullanıyorum, O ise geniş açılı 28mm'lik Tokina lensi. Yakın zamanda envanterimize bir adet 28-70mm Tokina zoom lens katılmasını da beklemekteyiz.
Fotograf çekmek ikimizin de çok keyif aldığı, üzerine çokça kafa patlattığımız, ilginç fotograflar yakalamak adına daha önce aklımıza gelmeyen yerlere gitmeyi planladığımız, birbirimize parmakla, "aa bak şurası çok güzel!" şeklinde gözcülük ettiğimiz, değişik markalarda taze ve bayat filmler ve kaliteli stüdyolar bulabilmek için Sirkeci'nin altını üstüne getirmekten imtina etmediğimiz bir uğraş. Bütün bunların sonunda, fotografları çay eşliğinde teker teker inceleyip keyfini çıkarmaya ise paha biçilemez. :) Canon AV-1, 35mm filmler, stüdyolar ve baskılarla ilgili, kısa zamanda edindiğim tecrübelerle dair bir yazıyı yakın bir zamanda yazmayı planlıyorum.
Yılın ilk filmini 23 Ocak'ta izledim. Tarantino'nun 8. filmi olan "The Hateful Eight" iki buçuk saatlik, müthiş repliklerle dolu bir hikayeydi.
Hemen ertesi gün Oscar'sız Leonardo'nun son filmi "The Revenant"ı izledim. Doğal seti ve kamera çekimleriyle aklımı alan bir filmdi diyebilirim. Senaryosunun tamamı için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
Burada küçük bir parantez açmak istiyorum. Siz siz olun, havalar soğuk, hatta karlıysa, iki gün üst üste karlı havalarda geçen filmlere gitmeyin. Yukarıdaki iki film bu anlamda canıma okudu diyebilirim.
Ayın son Cumartesi gününde, diğer planları iptal ederek kendimizi Büyükada'ya giden vapura attık. Istanbul'dan azıcık da olsa uzaklaşmak ve temiz hava almak ikimize de çok iyi geldi. Boynumuzda fotograf makinaları da olunca ortaya harikulade bir mini gezi çıktı. Filmler banyo ve baskıdan gelince bu geziyle ilgili bol fotograflı bir yazmayı planlıyorum.
Ocak ayı aşağı yukarı böyle geçti, umarım Şubat daha da iyi geçer. :)
3 yorum:
Efenim makineler hayırlı olsun. Hiç rahat durmayacak bu çift anladım :)
Evet evet bence de tekrar edelim arayı açmayalım, gerçekten çok keyifliydi. Bu vesile ile ben de canım dostumu görürüm hem :P
@Ağustos Böceği
Teşekkür ederiz, rahat durmak fıtratımızda yok efendim. :)
Can dostunuzla görüşememe konusundaki siteminiz de Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi tarafından incelenecek cinsten. Lakin bu taş değil, adeta meteor! :D
Ahahahah yok yahu ben çok ısrarcı değilim ısrar etsem kırmaz beni ;)
(öz güven patlaması, nerden geliyorsa:))
Yorum Gönder