Balkon yetiştiriciliğinde işler yolunda gidiyor.
Süs biberi, fesleğen ve kiraz domateslerle başlayıp kekikle taçlanan bu macerada balkondaki boşluğa dayanamayarak maydanoz da yetiştirmeye karar verdim. Bu defa fideden değil, tohumdan yetiştiriyorum, dolayısıyla bloga koyacağım fotograf içi toprak dolu saksı olacaktı, tohumlar filizlenene kadar bekleyeceğim.
Fesleğenleri budayıp kuruttum, domatesleri toplayıp sevdiceğe tattırdım, biberler son hız yetişiyorlar, kekikler de mis gibi kokuyorlar. İyiden iyiye alıştım ben bu işe.
Bir süre önce yazdığım bir yazıda Canon makinamın rahmetli olduğundan bahsetmiştim.
Hiç beklemediğim bir anda ve şekilde çalışmaktan vazgeçen makinam için umudumu çoktan yitirmiş, hatta ucuz yollu bulduğum yeni makinama çoktan alışmışken bu işe gönül vermiş bir esnaf buldum ve makinamı kendisine teslim ettim. Açıkçası hiç umudum yoktu. Sonuç olarak parça değişimi gerekecekti ve zaten kendisi zor bulunan makinamın hurdasının bulunması çok romantik bir hayal gibi geliyordu. Yaklaşık 3 hafta bekledikten sonra bir gün telefonum çaldı ve karşıdaki ses makinamın tamir edildiğini, gelip alabileceğimi müjdeledi. Sevinçten havalara uçtum diyebilirim. Geçen süre zarfında 135mm'lik lensimle fotograflar çekmeyi o kadar ama o kadar özledim ki kelimelere dökemem sanırım.
30-40 dakika sonra otuz yaşım geride kalmış olacak. Açıkçası geçen bir yılda öyle çok kötü şeyler olmadı hayatımda, ancak çok güzel şeyler oldu çok!
Hiç beklemediğim bir anda ve şekilde çalışmaktan vazgeçen makinam için umudumu çoktan yitirmiş, hatta ucuz yollu bulduğum yeni makinama çoktan alışmışken bu işe gönül vermiş bir esnaf buldum ve makinamı kendisine teslim ettim. Açıkçası hiç umudum yoktu. Sonuç olarak parça değişimi gerekecekti ve zaten kendisi zor bulunan makinamın hurdasının bulunması çok romantik bir hayal gibi geliyordu. Yaklaşık 3 hafta bekledikten sonra bir gün telefonum çaldı ve karşıdaki ses makinamın tamir edildiğini, gelip alabileceğimi müjdeledi. Sevinçten havalara uçtum diyebilirim. Geçen süre zarfında 135mm'lik lensimle fotograflar çekmeyi o kadar ama o kadar özledim ki kelimelere dökemem sanırım.
Eğer elinizde bir türlü tamir ettiremediğiniz bir fotograf makinanız varsa, şansınızı bir de Pinhole Analog - Yusuf Ziya Bey'de deneyin derim. Hayyam esnafından ne denli farklı olduğu daha ilk merhabada belli olan bu beyefendiye ne kadar teşekkür etsem azdır, işi gücü rast gitsin. Yeri Marmaray Cağaloğlu giriş kapısının karşısındaki handa.
30-40 dakika sonra otuz yaşım geride kalmış olacak. Açıkçası geçen bir yılda öyle çok kötü şeyler olmadı hayatımda, ancak çok güzel şeyler oldu çok!
Yıllardır aradığım, kafamda idealize ettiğim her şeyi bir kişide toplanmış halde buldum ve aşık oldum, sonra o da bana aşık oldu, çok güzel oldu, çok da güzel iyi oldu. :)
Birlikte yedik, içtik, gezdik, tozduk, seyrettik, dans ettik, güldük, ağladık, öpüştük, sarıldık. Hayatımın en dolu dolu geçen dönemiydi. Her zamankinden daha çok kitap okudum, eski tutkum olan amatör film fotografçılığına geri döndüm, film festivallerine abone oldum, içimde yılların uktesi konserlere gittim.
Yolunda gitmeyen tek şey iş durumlarım oldu geçen Ekim'den beri; hatta en kısır dönemimdi diyebilirim rahatlıkla ancak enseyi karartmamayı başardıysam ruh ikizimin bunda çok büyük payı oldu. Umudum baki kalmayı başardı.
"Bayram günü gibi gelen" ile yeni maceralara atılmaya hazırız, yeni yaş fazla şekil yapmadan buyursun gelsin, bekleme yapmasın. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder