Tıklanma rekorları (!) kıran 2015 yayınımın ardından gelen yoğun baskılara dayanamayarak 2016'nın seceresini döktüğüm bu almanağı siz değerli okurlarımla paylaşmaktan mutluluk duyarım!
Cihan bu yıl hangi filmleri izledi, hangi tiyatrolara gitti, üstüne su sıçratan hangi belediye otobüsü şoförüne hangi okkalı küfürleri savurdu? Hepsi ve daha fazlası bu almanakta!
Ocak:
[Sergi] Istanbul Modern
[Kutlama] Sevdiceğimin yaş günü. :)
[Tiyatro] Kısasa Kısas [Şehir Tiyatroları)
[Sinema] The Hateful Eight
[Sinema] The Revenant (Diriliş)
Şubat:
[Festival][Sinema] IF Istanbul 2016 kapsamında Serçeler (Drestir) ve Yeniden Başla! (Demolition) adlı filmleri izledim.
[Gezi] Sapanca-Maşukiye-Kartepe
[Müze] Deniz Müzesi
[Tiyatro] Ferhangi Şeyler (Ortaoyuncular)
Mart:
[Sinema] Batman vs. Superman
[Konser] The Dears @ Salon IKSV
Nisan:
[Konser] Ane Brun @ Salon IKSV
[Festival] [Sinema] Uluslararası Istanbul Film Festivali kapsamında Florida, Apartman Hikayeleri, Hitchcock / Truffaut, Ben Belfast'ım, Aziz Jan, Bir Kadın Bir Erkek, Şehrin Şarkısı ve Brooklyn adlı filmleri izledim.
[Müze] Milli Saraylar Resim Müzesi
[Kutlama] Kısmet 1 yaşına bastı! :)
Mayıs:
[Festival] [Tiyatro] Istanbul Tiyatro Festivali kapsamında Aslan Asker Şvayk'ı izledim.
[Gezi] Poyrazköy'de fotograf turu.
Haziran:
[Konser] Sigur Ros @ Zorlu Psm
[Sinema] Belgica
[Sinema] Me Before You
[Gezi] Anadolu Kavağı'nda fotograf turu.
[Kutlama] Kedim Kısmet ile bir yılı devirmemiz. :)
Temmuz:
[Sinema] The BFG
[Sinema] Remember
[Sinema] Jason Bourne
[Sinema] Our Kind Of Traitor
[Gezi] Emirgan'da piknik.
Ağustos:
[Sinema] Cafe Society
[Gezi] Kuzguncuk'ta fotograf turu.
[Kutlama] Hayatımın en güzel doğum günü kutlaması. :)
[Kutlama] Sevdicekle birinci yılımız. :)
Eylül:
[Gezi] Büyükada'da fotograf turu.
[Müze] Koç Müzesi
[Sinema] Kalandar Soğuğu
[Sinema] Magnificent Seven
[Sinema] Sully
Ekim:
[Tiyatro] Torun Istiyorum (Moda Sahnesi)
[Sinema] Tschick - Goodbye Berlin
[Gezi] Burgazada'da fotograf turu.
[Gezi] Geleneksel Ağva gezimiz. :)
[Sinema] Little Men
[Festival] [Sinema] Filmekimi 2016 kapsamında I, Daniel Blake, American Pastoral, Swiss Army Man, Frantz ve Three Generations adlı filmleri izledik.
[Festival] Istanbul Kahve Festivali
[Tiyatro] Profesyonel (Devlet Tiyatroları)
[Sinema] Miss Peregrine'in Tuhaf Çocukları
[Sinema] Inferno
[Sergi] Foto Istanbul - Dur ve Bak!
[Sinema] Jack Reacher - Never Go Back
Kasım:
[Sinema] Julieta
[Sinema] Arrival
[Tiyatro] Ivan Ivanoviç Var Mıydı Yok Muydu? (tiyatroadam)
[Tiyatro] Aldatma (Şehir Tiyatroları)
[Sinema] Albüm
Aralık:
[Tiyatro] Erkek Parkı (Devlet Tiyatroları)
[Konser] Emiliana Torrini @ Salon IKSV
[Sinema] Allied
[Sinema] Rogue One: A Star Wars Story
[Tiyatro] Hayal-i Temsil (Şehir Tiyatroları)
30 Aralık 2016 Cuma
29 Aralık 2016 Perşembe
Aralık Yazısıyla Biten Yıl
Aralık ayı geldiğinde daha ilk gününden yılbaşı enerjisi aşılıyor insana. Yüklenilen onca dert tasa bünyede yaşamaya devam etse de kafa sürekli yılbaşının o rengarenk ışıklı, normalin üstünde güleç havasına odaklanıyor, iyi de oluyor. Kültürümüzde yılbaşı kutlamak yok denir hep ama büyük palavradır o bana göre, kutlamaların şekli şemali değişse de illa ki vardır.
2016 için geçen senekine benzer bir almanak hazırlamadan önceki son yazı olacak bu, bir sonraki yazıyı Ocak 2017'de, daha salim kafayla ve daha mutlu şekilde yazmayı umuyorum.
Aralık ayı Kasım'dan devraldığı hızla başladı. İlk günlerinde Devlet Tiyatroları'nın sahnelediği "Erkek Parkı" adlı oyunu izledik, beğendiğimi söyleyebilirim. Orijinali Almanca da olsa ele aldığı konu oldukça evrensel olduğundan bizim toplumuzda da sıkça görülen açmazları gözler önüne sermeyi başardığını düşünüyorum.
Aynı gün Salon IKSV'nin kış sürprizi olan Emiliana Torrini konserine gittik. Sımsıcak enerjisi, duru sesi ve maharetli orkestrasıyla harika bir konser gecesi oldu. Sevilen şarkılarının çoğunun yanı sıra yeni bir şarkısını da dinleme şansı bulduk. Her sene gelse keşke.
Aralık ayının ikinci haftasında başrollerde Brad Pitt ve Marion Cotillard'ın olduğu "Allied" adlı filmi izledik.
Türk tiyatrosunun ilk "Türk ve Müslüman" kadınları Afife Jale ve Bedia Muvahhit'in hayatlarından kesitleri konu olan oyuna üç kez bilet alıp nihayet sonuncusunda izleme şansını yakaladık.
Oyunu çok beğendim, bilhassa Yiğit Sertdemir'in iki buçuk saatlik oyun süresi boyunca durmadan kılık değiştirme çabasını takdire şayan bulduğumu söyleyebilirim.
Yılbaşına şunun şurasında iki gün kaldı. 2016 yılı benim açımdan çok da parlak bir yıl olmadı. Umduğum bir çok şeyi bulamadığım, gerek ekonomik gerek de ülke gündemi sebebiyle asabımın çokça bozuk olduğu, yorucu bir yıl oldu. Geriye bakınca sevdiceğin varlığı olmasa çekilir dert değilmiş diyebilirim rahatlıkla. Umarım 2017 biraz fark yaratır da sadece benim değil, herkesin yüzü daha fazla güler, endişenin yerini huzur alır.
Şimdiden mutlu bir yıl diliyorum, sevgiler.
2016 için geçen senekine benzer bir almanak hazırlamadan önceki son yazı olacak bu, bir sonraki yazıyı Ocak 2017'de, daha salim kafayla ve daha mutlu şekilde yazmayı umuyorum.
Aralık ayı Kasım'dan devraldığı hızla başladı. İlk günlerinde Devlet Tiyatroları'nın sahnelediği "Erkek Parkı" adlı oyunu izledik, beğendiğimi söyleyebilirim. Orijinali Almanca da olsa ele aldığı konu oldukça evrensel olduğundan bizim toplumuzda da sıkça görülen açmazları gözler önüne sermeyi başardığını düşünüyorum.
Aynı gün Salon IKSV'nin kış sürprizi olan Emiliana Torrini konserine gittik. Sımsıcak enerjisi, duru sesi ve maharetli orkestrasıyla harika bir konser gecesi oldu. Sevilen şarkılarının çoğunun yanı sıra yeni bir şarkısını da dinleme şansı bulduk. Her sene gelse keşke.
Aralık ayının ikinci haftasında başrollerde Brad Pitt ve Marion Cotillard'ın olduğu "Allied" adlı filmi izledik.
fotograf: People
Ikinci Dünya Savaşı ve casusluk konulu filmlerden hoşlanıyorsanız fena bir seçim olmayacaktır, savaşın Kuzey Afrika cephesini konu alması bile başlı başına izleme sebebi bence.
Aralık ayının ikinci ve en güzel filmi hiç kuşkusuz "Rogue One: A Star Wars Story" idi.
fotograf: starwars.com
Açıkçası filme büyük önyargılarla yaklaştım, Episode VII sonrası yine kısıtlı zamanda çekilmiş, gişe amacı gütmekten senaryosunu boşlamış ve efekte boğulmuş bir film beklerken karşıma orijinal serideki bir kaç filmi rahatlıkla tokatlayabilecek bir film çıktı. Filmi bir cümleyle tarif etmem gerekseydi sanırım "isimsiz asi kahramanlar için görkemli bir saygı duruşu" derdim.
Oyunculuklar, senaryo, her şey beklentilerimin kat be kat üstündeydi. Gelecekteki her Star Wars filmi böyle özenilerek çekilir umarım.
Bu ayın ve muhtemelen 2016 yılının kendi adıma son oyunu Şehir Tiyatroları'nın sahnelediği, Yiğit Sertdemir'in yönetip oynadığı "Hayal-i Temsil" oldu.
fotograf: aa.com
Türk tiyatrosunun ilk "Türk ve Müslüman" kadınları Afife Jale ve Bedia Muvahhit'in hayatlarından kesitleri konu olan oyuna üç kez bilet alıp nihayet sonuncusunda izleme şansını yakaladık.
Oyunu çok beğendim, bilhassa Yiğit Sertdemir'in iki buçuk saatlik oyun süresi boyunca durmadan kılık değiştirme çabasını takdire şayan bulduğumu söyleyebilirim.
Yılbaşına şunun şurasında iki gün kaldı. 2016 yılı benim açımdan çok da parlak bir yıl olmadı. Umduğum bir çok şeyi bulamadığım, gerek ekonomik gerek de ülke gündemi sebebiyle asabımın çokça bozuk olduğu, yorucu bir yıl oldu. Geriye bakınca sevdiceğin varlığı olmasa çekilir dert değilmiş diyebilirim rahatlıkla. Umarım 2017 biraz fark yaratır da sadece benim değil, herkesin yüzü daha fazla güler, endişenin yerini huzur alır.
Şimdiden mutlu bir yıl diliyorum, sevgiler.
8 Aralık 2016 Perşembe
Kasım'da Ne Oldu?
Gece, saat 03:45, uyandım.
Actionsampler, nam-ı diğer Dörtgöz işbaşında. ::)
Kasım ayında geçmiş diğer aylarda olduğu gibi bir sürü şey oldu tabii ki, ancak iş onları yazmaya gelince her defasında bir engel çıkıverdi; bir diğer deyişle yazmamak için yeterince bahane bulabildim. Ta ki Aralık ayının üçte birini tamamlamak üzere olduğumu farkedene dek. Bir önceki ayın yazısını sonraki ayda yazmaktan hiç ama hiç hoşlanmasam da hiç yazılmamış olmasından iyidir diyerek Kasım ayının dökümünü yapayım dedim.
Ekim ayında iç huzurum ve keyfim mevsim normallerinin üzerinde seyrediyordu, Kasım ayında maalesef tam tersi oldu ve pek de hatırlamak istemeyeceğim bir ay olarak geride kaldı. Sevdiceğin varlığı ve birlikte yaptığımız şeyler olmasa çıldırmak işten bile değildi. Neyse, geçti.
Ayın sinematik siftahını Almodovar'ın "Julieta" adlı filmiyle yaptık. Kastingin bu kadar başarılı olduğu az film hatırlıyorum ve sırf bu yüzden bile izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. Hikayesi, çekildiği şehirler ve manzaralar da cabası. Gözümüzün nuru Başka Sinema filmi olmasına karşın beklediğimden uzun süre vizyonda kaldı, oldukça beğenildiğini düşünüyorum.
Bu ayın ikinci filmi ise "Arrival" oldu. Öyle sanıyorum ki bilimkurgu filmleri artık 90lı yıllardakilerin aksine, görsel şölenin yanına izleyiciyi allak bulak eden senaryoları da eklemeyi görev edinmiş durumdalar. Arrival da öyle bir filmdi bence. Filmde geçmişte izlediğim birçok bilimkurgu ve bilimkurgu/gerilim tarzında filmlerden parçalar buldum, bence türün meraklılarının oldukça hoşuna gidecek bir filmdi.
Bir önceki aydan kalma tiyatro iştahım bu ay da aynen devam etti ve Kasım ayının ilk oyununu Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde izledik; oyunun adı "Ivan Ivanoviç Var Mıydı Yok Muydu?" idi. Bir Nazım Hikmet eseri olan oyun Tiyatroadam ekibi tarafından sahneliyor.
afiş: tiyatroadam
Yazılalı çok uzun süre olmasına rağmen güncelliğinden bir gram yitirmemiş (bu türden eserler yaratmada özellikle Nazım Hikmet, Aziz Nesin ve Sabahattin Ali çok başarılılar zaten) bu oyun siyasi taşlama severler için bulunmaz nimet diyebilirim. Ben bayıldım. Hatta oyunu izlerken ilginç bir şekilde rahmetli Kemal Sunal'ın "Koltuk Belası" adlı filmiyle birçok paralellikler de kurdum. (Anahtar kelimeler: koltuk, heykel, ego, deli gömleği :) )
Filmi beğenenlerin oyunu beğenmeme imkanı yok diyebilirim, bu kadar da iddialıyım bu konuda. Oyunun özellikle bir bölümünde gülmekten gözünüzden yaşlar geliyor, gidiniz görünüz.
Bu ay izlediğim bir diğer oyun da Şehir Tiyatroları tarafından sergilenen, Harold Pinter'ın yazdığı "Aldatma" oldu.
Oyunun afişini aratırken zamanında Barış Falay'ın oyun hakkında söylediklerine rastladım, üzerine ekleyecek bir şey de bulamadım açıkçası. Kendisi bu oyunda 2007-2008 sezonunda Bursa Nilüfer Sanat Tiyatrosu'nda Jerry rolünde, Neriman Uğur ve Murat Karasu ile rol almış, bunu da küçük bir anektod olarak buraya ekleyeyim. :)
"Oyun, hiçbir zaman eskimeyecekmiş gibi görünen değer yargılarını sorguluyor. Insan ilişkilerinin ve aile kavramının sorgulandığı bu metinde sorgulanış biçimi de Pinter'ın dehasını kanıtlar nitelikte çünkü seyirci oyunun başlarında sonu görüyor, ilerledikçe de bu sona nasıl gelindiğini izliyor."
Metnin sahneye uyarlanmasını beğensem de, dekorun sahneye projeksiyonla yansıtılmasını çok zekice bulsam da özellikle erkek oyuncuların performansını pek beğenmedim. Bir zorakilik, oyun sonlarına doğru ve seyirci selamlanırken garip bir gerginlik de hissettim, yanılıyor da olabilirim. Yine de metnin hatırına gidilip izlenir diye düşünüyorum.
Bu ay izlediğimiz üçüncü ve son film yine Başka Sinema'dan "Albüm" oldu. (Başka Sinema Bey diyeceksiniz)
Film kısaca, çocuğu olmayan ve uzunca süredir evlat edinmek için uğraşan, bu esnada da içinde yaşadıkları dar taşra toplumunun değer yargıları arasında sıkışıp kalmış, al birini vur ötekine dangozluğundaki memur karı-kocanın hikayesi, stereotip çekirdek Türk aile profilini bir nevi anahtar deliğinden gözleme deneyimi.
Film yer yer çok güldürdü, şaşırttı, kızdırdı ve üzdü. İşlediği konular bakımından fazlası vardı ve eksiği yoktu ancak temiz 10-15 dakikası çok gereksizdi. Yani sayın yönetmenim sanırım bir daha film yönetemeyebilme ihtimalini de göz önünde bulundurarak içinde ne kadar sinematik ukte varsa alayını filme serpiştirmiş.
Fena değildi ancak ç0mar konsepti beni kasar diyenler için tavsiye edebileceğim bir film değil.
Uzunca süredir balkondaki saksı yetiştiriciliği serüvenlerimden bahsetmemiştim.
Mevsim değişimiyle birlikte domates ve fesleğen bitkilerim maalesef öldüler. Tek yıllık olduklarını zaten biliyordum ancak yine de ölmelerini görmek üzdü, epey emek vermiştim.
İçlerindeki en istikrarlı bitkim olan süs biberi maalesef yan balkondaki şerefsiz ve de arsız kedinin gazabına uğrayarak aşağı düştü ve rahmetli oldu. Soğuk havalara rağmen ısrarla ve istikrarla biber çıkarıyordu, çok yazık oldu çok. :(
Kekik soğuk havaların bitkisi olduğunu kanıtlarcasına sapasağlam büyümeye devam ediyor, budadıktan sonra çok güzel serpildi, şimdilerde biraz yavaşlasa da oldukça sağlıklı görünüyor.
Kısa süre önce maydanoz yetiştirmeye meyletmiştim, ilk denememde yanlış tohum seçimi sebebiyle hüsrana uğrasam da yeni tohumlarla ikinci denememde sonuca ulaştım. Mis kokulu ve ağızda dağılan, aromalı maydanozlar yetiştirmeyi başardım. :)
Kasım ayında fotograf çekmeyi çok özlediğimi farketmiştim, bu özlem Aralık ayında da giderek artıyor, umarım sevdicekle kendimize bir fırsat yaratıp daha önce gitmediğimiz yerlerde güzel fotograflar çekebiliriz.
Kasım ayı aşağı yukarı böyle geçti, başımdan geçen olumsuzlukları ilerde okuyup canlandırmak istemediğimden bloga yazmıyorum, sadece hepsinden tez zamanda kurtulmayı umut ediyorum.
Aralık ayının tek sevdiğim tarafı yılbaşı; enerjisi umarım bünyelere iyi gelir,
sevgiler. ;)
Kasım ayı aşağı yukarı böyle geçti, başımdan geçen olumsuzlukları ilerde okuyup canlandırmak istemediğimden bloga yazmıyorum, sadece hepsinden tez zamanda kurtulmayı umut ediyorum.
Aralık ayının tek sevdiğim tarafı yılbaşı; enerjisi umarım bünyelere iyi gelir,
sevgiler. ;)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)