Bence biz 2017'ye girmiş olamayız çünkü bana hala 2016 gibi geliyor. 2017 yazarken bile yanlış mı oldu diye ekrana iki kere bakılan bir yılın gerçekten 2017 olmasını bu kadar kolay kabullenmem de beklenmemeli zaten.
Ocak ayının ilk haftasında canım sevdiceğimin doğum gününü iki kişilik dev kadro olarak kutladık. Birbirimizin doğum günlerinde Fun Lab'e gidip kurtlarımızı dökmek yavaş yavaş gelenekselleşmeye başlarken pek de keyifli oluyor efenim.
Yeni yılın kendi adıma ilk filmi bu yılın Oscar aday arsızı La La Land oldu.
Müzikal tadında filmler sevenler için biçilmiş kaftan diyebileceğim yapım ayrıca caz severler için de adeta kulak orgazmı niteliğinde. Oyunculardan herhangi birinin Oscar ödülü alabileceğini düşünmesem de en iyi müzik dalında sanırım açık ara favori olacak.
Ocak ayının geneli kötü havalar ve alışveriş kafasından çıkmak istememe gibi sebeplerden ötürü etkinlik fakiri olarak geçmiş de olsa fena sayılmazdı.
Ayın son gününde Schubert'in "Winterreise" (Kış Yolculuğu) adlı eserini Süreyya Operası'nda dinleme fırsatı yakaladık ki bana göre Ocak ayını tek başına kurtaran etkinlikti.
Ocak ayı itibariyle sevdicekle kendimizi kahve konusunda aştık diyebilirim. Dışarda içtiğimiz kahvelerden evde de içmek istememiz bizi kendi çapımızda çözümler aramaya ve bulmaya itti ki sonucu çok güzel oldu. :)
Detaylarını bir sonraki yazıda yazmayı planladığım kendimizce kahve maceramızda setlerimiz yukarıdaki ekipmanlardan kurulu. :) Artık kahvelerimizi kahve içtiğimiz kafelerden çekirdek olarak alıyor, taze taze çekip pişiriyoruz. Sırf bu yüzden dışarda içtiğimiz birçok kahveye burun kıvırır hale geldik ama olsun, taze ve lezzetli kahvenin yerini hiçbiri tutmuyor.
Bir sonraki kahve kokulu yazıya kadar, sayanora!