2 Nisan 2017 Pazar

Mart Özeti

Tek kelimeyle ifade etmek gerekirse sıkıntılı bir ay geride kaldı. Gariptir, Mart ayları genelde böyle geçiyor, ardından gelen Nisan ve Mayıs ayları ise nazire yaparlarcasına olumlu havada geçip Mart'ı unutturuyorlar. Umarım yine öyle olur.

Mart'ta neler yaptığıma gelecek olursam;

Ayın ilk gününde Başka Sinema sağ olsun "Coffee and Cigarettes" adlı filmi izledim, daha önce izlememiş olmama hayıflandım. Absürd diyaloglar, kafadan çatlak karakterler, bolca sigara dumanı ve kötü kahvenin eşsiz birleşimi diyebileceğim oldukça eğlenceli bir filmdi. 


Mart ayına iki adet oyun sıkıştırdım. Bunlardan ilki, Bakırköy Belediye Tiyatrosu tarafından sahnelenen "Lena, Leyla ve Ötekiler" adlı oyun oldu. 


Doğup büyüdüğü topraklarda Lena iken yabancı gelin olup Türkiye'ye yerleşen ve çoluk çocuğa karışan Leyla'nın ruhundaki açmazları hem kendisinden hem de duvara yansıyan Lena'dan dinlediğimiz oyun toplumun garip ahlak anlayışını yerden yere vuruyor. 

Bu ay izlediğim ikinci oyun ise Dostoyevski'nin aynı adlı eserinden uyarlanan "Yeraltından Notlar"ı oldu. 

fotograf: devtiyatro.gov.tr

Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen oyunda Murat Çidamlı'nın performansına hayran kaldığımı söyleyebilirim. 

Bu ay çok uzun zamandır yapmadığım-ız bir şey yaptık ve klasik müzik konserine gittik.
İş Sanat sponsorluğunda keman virtüözü David Garrett İstanbul Opera Orkestrası eşliğinde kulakların pasını silen bir konser verdi efendim. "Smooth Criminal"ın es geçilmediği konserde David Garrett solo performansını sanki biraz kısa kesti. 


Bir sonraki etkinliğe geçmeden önce sinirlerimi zıplatan bi saçmalıktan bahsedeceğim. 
Konserlerde, tiyatrolarda, sinemalarda ortalık telefonuyla korsan kayıt yapan veya orada silah zoruyla tutuluyormuşçasına telefonuyla oynayan insanlarla dolu. Yanındakinin ya da arkasındakilerin keyfini hiçe sayarcasına koskocaman ve parlak ekranlı telefonuyla kafa hizasından ısrarla çekim yapan, ya da bulunduğu ortamı hiç umursamadan yazışan insanlardan gına geldi artık. Uyarıyorsun tamam diyor, yirmi dakika sonra bir de bakmışsın ki telefon yine elde yine elde. İşin kötü tarafıysa böyle davranan insanları yalnızca salondaki diğer insanlar uyarıyor, veya çekindiğinden uyaramıyor. Sırf bu yüzden sinemaya gitmekten soğudum son zamanlarda. 

Bu ay izlediğim ikinci film yine Başka Sinema'dan "Its Only The End of The World" (Alt Tarafı Dünyanın Sonu) oldu. 

fotograf: impawards.com

Filmden beklentim bir hayli yüksekti ancak pek aradığımı bulduğumu söyleyemeyeceğim. Son bir yılda bu filme benzeyen, "bir şeyi açık açık anlatmadan yorumu izleyiciye bırakan" tarzda birçok film izledim; hiç bana göre değil. Ucu açık bırakılan filmleri sevmiyor değilim ancak filmin kıçı da açıkta kalınca izleyicinin kafası karışıyor. 

Ayın üçüncü filmi, en sevdiğim Marvel karakteri olan Wolverine'i konu alan "Logan" oldu. 

fotograf: traileraddict.com

Eğer bir süper kahraman filminde ağlanacaksa o film bu filmdir bence. Filmin Marvel tarafından çekilmemiş olması dram dozunu ekstra arttırmış olabilir ancak yine de Marvel dışı bir stüdyonun çizgi romanların ara sokakları denebilecek alternatif evrenlere girmesi bence takdire şayan. Oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. Öyle sanıyorum ki Wolverine ilerde Hugh Jackman olmadan da yoluna devam edecek, umarım bir defa da olsa çizgi romandaki kostümüne sadık kalınmış bir Wolverine izleriz. 

Mart ayının son etkinliği Süreyya Operası'nda izlediğimiz, Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Bach eseri "Kahve Kantatı" oldu.

fotograf: timeout

İki perdelik kantatın ilk perdesinde şahane bir Bach dinletisi yer alırken ikinci perdede gerçek kahve kokusu ve ikramı eşliğinde bolca tebessüm ettiren bir performans yer alıyor. Yeraltından Notlar ile birlikte bu ayın en çok keyif aldığım etkinliği oldu diyebilirim. En çok sevdiğim klasik müzik bestecisinin bu eserini böyle izleyebilmiş olmaktan dolayı kendimi şanslı hissediyorum. 

Mart ayının nefes aldırıcı etkinlikleri bunlar oldu, geri kalanı yazının başında da değindiğim üzere bolca sıkıntılı geçti. 

Umarım güzel günler yakındır, sevgiler.

Hiç yorum yok: