Evden çalışma düzeni 60 küsür günü geride bıraktı, Haziran'la birlikte 75 gün olacak. İNANAMIYORUM! 2 Aydır önceden yaptığım her şeyi unutmuş olmanın verdiği iç sıkıntısı bir yana, özlemeye başladıklarım da artık yavaş yavaş sarsmaya başladı. Beklentimin aksine yoğun geçmeye devam eden iş temposu günleri harala-gürele geçirirken çalışmadan arta kalan zamanda film-dizi-kitap kutsal üçlemesi harici herhangi bir şeye konsantre olamadığımı söylemem gerek.
Önceki yazılarda çok kısa değindiğim deri işlerine evden çalışmaya başladığım günden bu yana elimi sürmedim mesela. Fena gitmiyordum o konuda, Instagram'ını aktif idare ediyordum, güzel ürün fotografları çekiyordum, tam bir şeyler olabilecekken bütün düzeni bozuldu mesela, hayat biraz olsun normale dönerse sonrasına bakacağım. Var aklımda bir iki model. İş çıkışları Beyazıt'a koşturmayı özledik. Abdullah Amca seviliyorsun.
Dışarıda geleneksel yemeklere yumulmayı çok özledim mesela. Virüs kapmaktan korkmasam yerken görenlerin, "oha lan ayıya bak" derecesinde şaşıracağı ölçüde özlediğim yemekler var mesela, isimlerini burada tekrar anmak istemiyorum.
Fotoğraf çekmeyi de çok özledim mesela, bunu sanki önceki yazılarda da tekrarlamıştım. Olsun. Makinayı boynuma takıp sokakları arşınlamayı özledim, bunun acısını çok fena çıkaracağız sevdicekle, filmli dijitalli hem de, iki koldan saldıracağız. Film demişken, önceki yazılarda elimdeki ihtiyaç fazlası filmleri elden çıkarmak istediğimi söylemiştim, dediğimi yaptım. Mart öncesi bayağı bir film sattım; elden, kargodan. Şimdi elimde 2 kutu falan Fuji Superia kaldı, onlar için de son 1 aydır bir mesajlar geliyor şaşıp kalıyorum. Tam bir "bit pazarına nur yağdı" durumu. Artan kurlar sonrasında film fiyatları mı zamlandı nedir, benim filmler bir anda talep patlaması yaşamaya başladı. Başladı da, filmler ofiste dolabımda duruyor, onu n'apıcaz? Kısacası satışlara zorunlu olarak ara verdim.
Uzun uzun yürümeyi özledim. Sevdicek yanımdayken bir yandan konuşurken, etraftaki herhangi bir şeyle dalga geçerken ya da havanın keyfini çıkarırken, dinlenme noktası bildiğimiz ve sevdiğimiz bir kahveci olan gezintileri özledim. Geçenlerde Instagram'da keşfette dolanırken bir kahve dükkanına denk geldim yurt dışından. Ama nasıl Kadıköy'deki Coffee Manifesto'ya benziyor cepheden anlatamam. Dayanamadım post altına mention attım sizin dükkanı İngiltere'ye taşımışlar diye sdfg. Cevap da verdiler sağ olsunlar, o sokaktaki bitmeyen kalabalığı kahve eşliğinde izlemeyi de özledik.
Kahveden söz açmışken, 2 aylık dönemde 3 farklı yerden kahve siparişi verdik. Kahve Dünyası'nı denedik, zar zor teslim edildi, tat olarak dükkanlarından aldığımız çekirdeklerle alakası yoktu, beğenmedik. Elendi.
Sonra Kahve.com'u keşfettik, burada hedefi tutturduk. Güzel bir Honduras kahvesi bulduk, kargosu da 1 günde geldi, mutlu etti açıkçası.
En son Coffee Sapiens'ten sipariş verdik, buradaki kahveler de fiyat performans açısından güzeldi, üzmediler diyebilirim. Bugün yine Kahve.com'dan sipariş verdim bakalım, umarım çabucak ulaşır.
Coffee Sapiens'ten son aldığım Kolombiya kahvesinden 1 içimlik kalmıştı, onu kalınca, kaya tuzu gibi çektim Cold Brew yaptım bugün, yarın öğlen bu yılın soğuk kahve siftahını da yapacağım bakalım. Soğuk kahveyi sabahları evde hazırlayıp, termosa koyup işe götürmeyi, öğlenleri yemekten dönünce sevdicekle keyifle içmeyi de özledim bak.
Geçenlerde bir kitap alışverişimiz oldu Kidega'dan, geçenlerde diyorsam 30 Nisan. :) 16 Mayıs'ta teslim edildi. Üstelik en uzunu 2 gün olan tedarik süreli kitaplardı. Hayal kırıklığı oldu Kidega maalesef. Yılbaşı öncesi alışverişte de benzer durum yaşamıştık, bunda da durum değişmedi. Geçtiğimiz günlerde Enpara kampanyaları da sona erdi, sanırım vedalaşma vakti geldi kendileriyle.
Durumlar üç aşağı beş yukarı böyle. Her geçen gün sabır azalırken sinir katsayısı artıyor. Uzun telefon görüşmeleriyle görüntülü aramalar hasreti bir nebze olsun dindirse de şöyle sıkı sıkı sarılmanın hissini veremiyor.
Sağlıklı günler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder